AppleTürkiye'den 2023 yılında 6. kez zam! Temmuz ayında yapılan 2. zam ile fiyatlar arşa çıktı! AppleTürkiye'den 2023 yılında 6. kez zam! Temmuz ayında yapılan 2. zam ile fiyatlar arşa çıktı!

Son dönemde Marmara Denizi'nde büyük bir çevre felaketine neden olan müsilaji, Türkiye'nin gündeminde ilk sıralardaki yerini koruyor. 

Deniz salyasını temizlemek için yoğun çaba sarf edilirken, aslında doğal bir fenomen olan müsilajın bu derece artmasının nedenleri, en önemli tartışma konularından biri haline geldi. Müsilajın nedeni ne?

Denize bırakılan atıklar müsilaja neden olur mu? 

Türkiye'nin diğer denizleri deniz salyasından etkilenir mi? 

Türkiye şu anda Marmara Denizi'ne kilitlenmişken, başta Akdeniz olmak üzere diğer denizlerimizin de risk altında olduğu ortaya çıktı.

Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi İşleme Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Ayas, tehlikenin boyutlarını ve müsilaj tehdidinin Akdeniz ayağını anlattı. Müsilajı, ‘denizdeki fitoplankton denilen alglerin oluşturdukları organik bir bileşik' olarak tanımlayan Prof. Dr. Ayas, “ Müsilaj oluşturan algler, bunu doğal bir salgı olarak üretirler. Aslında müsilaj oluşturmak ya da alglerin belli dönemlerde bu müsilajı fazla oluşturması doğal bir fenomen olarak adlandırılıyor. Belli şartlar bir araya geldiğinde bu algler sayılarını artırarak müsilaj sorununu meydana getiriyorlar” diye konuştu.

Akdenizde de var!

Müsilaj oluşturan alglerin, kirlilik yüküyle ve su sıcaklığıyla alakalı olarak sayılarını artırdıklarına işaret eden Ayas, “Bu da alg patlaması (algal bloom) şeklinde ifade edilir. Marmara Denizi, daha durağan bir deniz, ayrıca bu bölgede 25-30 milyon insan yaşıyor. Burada insan kaynaklı üretilen suyun deşarjı temel problem olabilir, endüstriyel proseslerden çıkan nitrat, azot, fosfor ve iz elementlerden zengin maddelerin yine deşarjı söz konusu ve bu tam bir uygun ortam oluşturuyor.

Müsilaj aslında her yıl olan bir olgu.

Akdeniz'de görülebilir, yalnız bu boyutuyla meydana gelmesiyle daha görünür hale geldi ve turizmde ya da sosyoekonomik etkisinin ortaya çıkma ihtimalinden kaynaklı da bütün insanların dikkatini çekti” ifadelerini kullandı.


Müsilajın sadece Marmara Denizine özgü olmadığını vurgulayan Ayas, “Müsilaj tüm Akdeniz'de görülüyor. Bu, Marmara'daki boyutta değil. Marmara'daki gibi sıklığının da arttığını görüyoruz. Her sene balık ağlarına takılan müsilajlar konu oluyor. Biz biliyoruz bunu ama bu boyutuyla olması gündem oluşturdu” şeklinde konuştu.

MERSİN RİSKLİ!

Kirliliğin bütün sahil kentleri için ciddi bir problem olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ayas, Mersin'deki olası müsilaj riskini ise şöyle değerlendirdi:

“Mersin özelinde baktığınızda, çok fazla sahil sitesi var.

Bu sitelerdeki atık sular denize deşarj ediliyor. Kentin suları da yine derin deniz deşarjı şeklinde veriliyor.

Bunun dışında tarımsal bir il ve çok fazla gübre kullanımı var. Bunlar yeraltı ve yerüstü sularıyla denize taşınıyor.

Bu durum, tabi ki özellikle ilkbahardan yaza, yazdan sonbahara mevsimsel geçişlerde algler için bir uygun ortam sağlıyor.

Ama Mersin'i Marmara ile kıyaslarsak, kapalı denizlerde daha fazla müsilaj olgusunu büyük boyutlu görebiliyoruz.

Müsilajın bu boyutta artmasının en büyük nedeninin denize bırakılan kirlilik yükü olduğuna dikkat çeken Ayas, “ Akdeniz'de de risk var. Biz burada bir sorun var ve bu sorunun sonucuyla ilgileniyoruz. Müsilaj ya da herhangi bir çevre felaketi karşımıza çıkıyor ama asıl bunun altındaki nedenleri belirlemek gerekiyor. Bu nedenlere baktığımızda; insan ve ürettiği kirlilik yükü temel bir sorun.

Tarımsal aktiviteler yoğun yapılıyor, kentsel yaşam ve sahil siteleri gerçekten büyük bir kirlilik yükü oluşturuyor ve bu doğal yaşam ve deniz ekosistemi için kaldırılabilir olmanın ötesine geçebiliyor

Böyle durumlarda da bir kriz olarak karşımıza çıkıyor. Aslında bu bir doğal refleks; siz besleyici tuzları denize verdiğinizde oradaki canlı grupları bunu kullanarak aslında o dengenin korunmasını sağlamaya çalışıyor. Buradaki durum doğal bir tepki. Deniz canlıları, oradaki dengenin korunması için denize attığınız bu kirlilik yükünün bir şekilde bertarafını sağlamaya çalışıyor. Bu da bizim karşımıza bir sorun olarak çıkıyor" dedi.

AHİL KENTLERİ RİSK BARINDIYOR

Sorunun çok büyük olduğunu söyleyen Ayas, mutlaka ileri arıtma sistemleri ve biyolojik arıtma sistemlerinin olması; bunların kontrolünün de ciddi anlamda yapılması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Ayas, “Tüm sahil kentlerimizde düzeyi düşük ya da yüksek bir risk var; çünkü çok fazla deşarj ediyoruz, çok fazla kirlilik yükünü denize bırakıyoruz. Burada yapılması gereken şey; Marmara'da yapıldığı gibi hem merkezi hem de yerel otoritelerin bu deşarjlar konusunda kontrollerini artırmaları ve bununla ilgili eylem planlarının sadece Marmara ölçeğinde değil, tüm sahil kentlerinde uygulanması. Sadece

Marmara değil, tüm kentler için de benzer önlemlerin alınması gerekiyor” dedi.