17-25 Aralık tapelerinde adı geçen Cemil Kazancı, TV'de Acun Ilıcalı ve ünlülerden oluşan yardım gecesinde 5000 forma alarak (1,5 milyon TL) yardımda bulundu. Adı 2005 yılında kamunun enerji piyasalarında yolsuzluk operasyonuyla gündeme gelen ve hapis 3 yıl 4 ay hapis cezası alarak  "Suç işlemek amacı ile kurulan örgüte yardım etme, rüşvet verme" ceza almış ve Aksa yönetiminden men edilmişti. Şaban Cemil Kazancı ile ilgili 23 Mart 2016 tarihinde Soner Yalçın'ın Sözcü gazetesinde yayınlanan yazısı akıllara geldi.

İşte o yazı;

Reza Zarrab'ın suç ortağım olduğunu bilir misiniz?
Şaka yapmıyorum…
İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde birlikte yargılandık!
Şikayetçiler de ilginçti; yandaş Yeni Şafak gazetesi ile muhabirleri Yakup Kocaman.
Konu şuydu; Reza Zarrab, 17 Aralık operasyonu sonrasında polise verdiği ifadesinde, “Avukat H.K. isimli kişi bana bu haber metnini getirdi ve de Yeni Şafak Gazetesi'nde ekonomi yazarı olduğunu söyledi. Soyadının K. olması lazım. Eğer bu parayı yani 1 milyon doları vermezsem bu haberi yayınlayacaklarını söylediler” demesini Odatv haber yapmıştı.
Böylece, Reza Zarrab ile “cürüm ortağı” oluvermiştik!
Neyse ki, davayı geçen hafta kazandık.
Türkiye'de gazetecilik; bu şikayetler-davalar-duruşmalar nedeniyle hayli mesai isteyen bir meslek oldu. Sadece Odatv haberleri değil Sözcü'de yazdıklarım nedeniyle de adli savunmalarım için çok zaman harcıyorum. Örneğin, bu hafta sonunu -artık klasik oldu- Recep Tayyip Erdoğan ve damadı Berat Albayrak şikayetlerine yanıt yazmakla geçirdim. (Bir gün bu şikayet konularını da bu köşede yazıp tarihe not bırakacağım. Gelecek nesiller, hakikati savunmak için kimlere karşı nasıl mücadele verdiğimizi bilsinler.)
Aslında…
Bugün bu köşede Reza Zarrab'ı yazmayacağım. Reza Zarrab ABD meselesini o dönem çok yazdım. Sanırım -iktidar aklasa da- kamuoyu da bu dosyada kararını
verdi.
Ama. Bugün yazacaklarım da bu konuyla dolaylı ilişkili.
Şöyle…

“Efendim dedikçe kayıyor”

17-25 Aralık operasyonları sonucu ortaya serilen telefon kayıtlarında işadamı Mehmet Cengiz'in söylediği “milletin a.. koyacağız” sözü hâlâ konuşuluyor.
Fakat. O günlerdeki bir telefon kaydı pek ilgi görmedi. Şuydu:
“Ben efendim dedikçe kayıyor, efendim dedikçe kayıyor.”
Telefonda bu sözü eden Kazancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Kazancı idi. Ve telefonda konuştuğu kişi, Mehmet Cengiz'di.
Telefon konusu şuydu:
Mehmet Cengiz, Akşam ve SkyTürk dahil Çukurova Medya'yı almak için görevlendirilmesinin ardından “Beyefendinin talimatıyla burayı alıyorum” dediği için Beyefendi'den fırça yemişti. Telefonda Cemil Kazancı'ya, “Sı.tı ağzıma, böyle fırça yemedim hayatımda” cümlesiyle anlatmıştı. İşadamı Cemil Kazancı da, Beyefendi'ye karşı Mehmet Cengiz'i savunduğunu anlatırken, Beyefendi'nin kendisini de fırçaladığını “ben efendim dedikçe kayıyor, efendim dedikçe kayıyor” şeklinde konuşmuştu.
Sonuçta…
Bunlar hep yazıldı.
Bunlar hep söylendi.
Bunlar muhalefet partilerinin grup toplantısına getirildi.
Bunlar dünya medyasında alay konusu yapıldı.
Sanıldı ki dosya kapatıldı.
17-25 Aralık dosyası, Reza Zarrab'ın ABD'de tutuklanmasıyla yeniden açıldı; yeniden gündeme geldi.
Tahmin ediyorum diyeceksiniz ki:
“Bunu biz de biliyoruz; siz bu Cemil Kazancı'yı bize niye hatırlattınız; dilinizin altında ne var?”
Haklısınız. Sizden hiçbir şey saklanmıyor.
Yazayım…

Kazancı Ailesi

Kazancı Ailesi Rizeli…
Türkiye'de “jeneratör üretimi” deyince akla gelen Aksa'nın sahipleri…
Kurucusu, Ali Metin Kazancı… Forbes'in en zengin Türkler listesine 2013 yılında 22. sıradan girdi. (Eşi Gönül Hanım'ı geçen ay kaybetti. AKP kulislerinde eşinin dini inancıyla ilgili yapılan dedikoduların ayıp olduğunu bu vesileyle yazayım.)
Aksa topluluğu 1994 yılında Kazancı Holding adı altında buluştu. Türkiye'nin enerji devi oldu; örneğin 20 bölgede doğalgaz dağıtımı yapıyor. Vs.
Ali Metin Kazancı (d. 1935) işlerini oğullarına bırakmak istedi. Mehmet ve Cemil anlaşamadı; Cemil Kazancı holdingin başına geçti, Mehmet Kazancı holdingden ayrıldı. Ayrıntıya girmeyeyim.
Geçen hafta PKK'nın canlı bombaları üzerine; “PKK psikolojik savaşı kaybetti; akademisyenleri tutuklayıp, milletvekilleri fezlekelerini gündeme getirmek PKK lehine olur” diye yazınca tanınmış bir AKP'liden ummadığım yanıt aldım:
“Siz ne sanıyorsunuz AKP milletvekilleri oturup ‘PKK'ya karşı nasıl psikolojik savaş yürütülmelidir' bunu mu konuşuyor, tartışıyor?”
Bunu konuşmazlar da neyi konuşurlar? Söyledi:
“Bu ekonomik sıkıntıda Kazancı Holding'e üç kamu bankasından 350 milyon Euro kredi verilmiş. Üç kamu bankası genel müdürünü Beyefendi bizzat aramış. İşte AKP'liler bunu konuşuyor; ‘havuzcu işadamlarını' konuşuyor. Davutoğlu'nun krediden haberi olmadığından bahsediyorlar.
Ne canlı bombası? Kim mesaisini neye harcıyor görün
işte! Siz hâlâ psikolojik savaştan bahsediyorsunuz. AKP'liler kendi şirketlerini kurtarma peşinde!..”
Sustum. Yanıt veremedim. Türkiye'nin bu kadar sahipsiz olduğuna inanmak istemiyorum. Aktarılanların doğru çıkmamasını diliyorum.
CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu'yu telefonla aradım; kredi meselesi doğru muydu; öğrenebilir miydik? “Kamu bankalarının, bu tür bilgileri ‘sır kapsamına' sokup yanıt vermediklerini” söyledi. Ne yani, Sayıştay raporlarını mı bekleyeceğiz?
Gazeteci halkın çıkarı için görev yapar; ve ısrarla sorar. Bir açıklama bekliyorum.
İnsanlar canlarını korumakla uğraşırken AKP'nin gündemi bu olabilir mi?

Atatürk anıtına saldırı! Alçaklık bitmiyor Atatürk anıtına saldırı! Alçaklık bitmiyor